Godzilla, Japon sinemasının kült karakterlerinden biridir. İlk kez 1954 yılında Japon Toho Stüdyoları tarafından çekilen filmle tanıdığımız Godzilla ( Japon ismi Gojira'dur ), aradan geçen yaklaşık altmış yıla tam otuz film sığdırmıştır. Hatta Godzilla'nın ünlü Hollywood Bulvarında bir yıldızı dahi vardır.
Neyse Godzilla ile ilgili bu kısa bilgilerin ardından gelelim filmin konusuna. Joe ( Bryan Cranston ) ve Sandra Brody ( Juliette Binoche ) Japonya'da bir nükleer santralde çalışmakta olan iki Amerikalı'dır. Oğulları Sam ( Aaron Taylor-Johnson ) ile mutlu bir yaşamları olan Joe ve Sandra'nın bu mutlu hayatları bir anda alt üst olacaktır. Filipinler'de, bir maden şirketinin yaptığı kazılarda daha önce hiç görülmemiş tarih öncesi devasa yaratıkların fosillerine rastlanır. Bu ilginç buluşun ardından Joe ve Sandra'nın görev yapmakta olduğu santralde, deprem kaynaklı büyük bir felaket gerçekleşir. Sandra bu olay sonrasında hayatını kaybeder. Santralin olduğu bölge ise karantina bölgesine çevrilir. Aradan on beş yıl geçer. Ancak Joe, resmi açıklamanın aksine karısının ölümüne neden olan felaketin bir depremden kaynaklanmadığına inanmaktadır. Hatta son zamanlardaki sismik verilerin bundan on beş yıl önce gerçekleşen olaydan önceki sismik verilerle benzerlik gösterdiğini tespit etmiştir. Bir şekilde karantina bölgesine girmeyi başaran Joe, burada gizli gerçeği hayatı pahasına öğrenecektir. Zira ismine MUTO adı verilen devasa yaratık artık uyanmıştır. Artık tüm dünyanın geleceği tehdit altındadır. İnsanlığın son umudu yine tarih öncesi devirlerden kalma devasa yaratık Godzilla'dır.
Film, adeta birbirinden bağımsız iki farklı bölümden oluşmaktadır. Gizemin ağır bastığı ilk bir saatlik bölümde tempo düşük devam etmektedir. Bu bölümün izleyiciyi meraklandırma, heyecanlandırma ve hikayeye bağlanma unsurlarını son derece başarılı bir şekilde yerine getirdiğini rahatlıkla söyleyebilirim. İlk bir saati devirdikten sonra, Godzilla ve MUTO'ların ortaya çıkması ile birlikte aksiyon tavan yapmaktadır. Bu bölümde teknolojinin tüm nimetlerinden yararlanıldığını ve izleyiciye görsel bir şölen sunulduğunu da belirtmek isterim.
Yukarıda saydıklarıma ilaveten Godzilla'nın mitolojik bir yaratık olarak "Alfa Avcı" adıyla tasvir edilmesi de doğru bir tercih olmuştur düşüncesindeyim.
Diğer taraftan film, pek çok klişeyi de bünyesinde barındırmaktadır. Asker olan Sam'in bir anda kahramana dönüşmesi, köprü üzerinde kurtarılmayı bekleyen bir okul otobüsünün bulunması, tüm dünyanın sonu gelse de gökdelenlerde çalışan insanların olması ve her zaman ki gibi dünyanın kurtarıcısı rolüne Amerika'nın bürünmesi gibi klişeleri bünyesinde barındıran film, bu açıdan pek çok puan kaybetmektedir.
İyisiyle kötüsüyle, vakit geçirmek için izlenebilir film olduğunu düşünüyorum. Boş zamanda iyi gidebilir. İzleyin, pişman olmazsınız.
0 yorum :
Yorum Gönder