Aslına bakacak olursanız, serinin her filmini farklı yönetmenlerin çekmiş olması sebebiyle, bu zaman kadar hep farklı tarzda "Mission: Impossible / Görevimiz Tehlike " hikayesi izledik. Brian De Palma'nın filminde daha sürprizli ve olay örgüsüne dayalı bir film izlemişken, John Woo'nun filminde aksiyona doymuştuk. J.J. Abrams ise aksiyonla iyi hikayeyi birleştirmeyi başarmıştı. Ancak yine de en beğendiğim Mission: Impossible / Görevimiz Tehlike filminin, Demir Dev ( The Iron Giant ), İnanılmaz Aile ( The Incredibles ) ve Ratatuy ( Ratatouille ) gibi efsanevi animasyon filmlere imza atmış olan Brad Bird'ün çekmiş olduğu, serinin dördüncü filmi "Ghost Protocol / Hayalet Protokolü" olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Neyse lafı fazla uzatmadan filmin konusuna gelelim. Budapeşte'de I.M.F. tarafından yürütülen operasyon adeta felaketle sonuçlanmıştır. Rusya nükleer füze fırlatma kodlarını elinde bulunduran I.M.F. ajanı Hanaway'i ( Josh Holloway ) kiralık katil Sabine Moreau ( Léa Seydoux ) tarafından öldürülür. Fırlatma şifreleri Sabine Moreau'nun eline geçmiştir. Dahası Sabine, bu şifreleri Cobalt kod adlı teröriste satmak üzeredir. Ethan Hunt ( Tom Cruise ) ve ekibi ise tüm dünyayı nükleer savaşın eşiğine getirecek olan bu satışı engellemekle görevlendirilir. Ancak öncelikle Cobalt'ın gerçek kimliğini öğrenmesi gereken Ethan, bu amaçla Kremlin Sarayı'na girmek zorunda kalacaktır. Fakat Cobalt'ın Kremlin Sarayı'na yapmış olduğu bombalı saldırı, Ethan Hunt ve ekibinin üzerine kalacaktır. Gerçekleşen bu bombalı saldırı nedeniyle Amerika ve Rusya savaşın eşiğine gelmiştir. Gelişmeler ışığında Amerikan Başkanı, Ghost Protocol / Hayalet Protokolü'nü başlatmak zorunda kalır. Protokol uyarınca tüm I.M.F. teşkilatı lav edilir; tüm ajanlar görevlerini bırakarak inzivaya çekilir. Ancak Ethan, bu işin peşini bırakmayacaktır. Bir yandan I.M.F.'nin adını temize çıkarmak diğer yandan küresel çapta yaşanacak olan nükleer savaşı durdurmak için Moskova'dan Dubai'ye oradan da Mumbai'ye uzanan bir maceranın içine atılacak olan Ethan, en zor görevini almıştır.
Nükleer füze, nükleer savaş, Amerika-Rusya çekişmesi gibi pek çok klişeyi bünyesinde barındırmasına rağmen, etkileyici ve sürükleyici hikayesi ile bence serinin en iyi filmidir. Budapeşte, Moskova, Dubai ve Mumbai derken izleyicinin aklını alan film, her bir ülkede yaşanan olaylarla hikaye örgüsünü oluşturuyor. Bunu yaparken var olan karakterlerin geçmişine de ışık tutan film, hikaye bütünlüğünü tamamlamayı başarıyor.
İyi hikayesi sağlam görsel efektlerle desteklenen film, günümüz teknolojisinin tüm nimetlerinden yararlanıyor. Özellikle Dubai'de Burj Khalifa'da çekilen sahnelerin aklınızı başından alacağına eminim.
Tom Cruise, Paula Patton, Simon Pegg, Jeremy Renner ve Michael Nyqvist gibi isimlerle zenginleştirilen oyuncu kadrosu da filmin bir diğer artısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Önceki filmlerin aksine Tom Cruise'a ilaveten ekibi oluşturan ( Paula Patton, Simon Pegg ve Jeremy Renner ) oyunculara da önem verilmesi ve yan rollerde yer alan oyuncularının hikayeye dahil edilmesi ile seyir zevki arttırılmıştır düşüncesindeyim. Burada filmle ilgili söyleyebileceğim tek olumsuz şey ise Michael Nyqvist tarafından canlandırılan Hendricks karakterinin iyi kurgulanamamış olmasıdır. Bu sebeple usta oyuncu Michael Nyqvist'ten tam olarak etkili bir performans alınamamıştır.
Sonuç olarak serinin en iyi filmi olan bu filmi mutlaka izlemelisiniz.
0 yorum :
Yorum Gönder