The Giver - Seçilmiş [2014]


Hissetmiyorsan yaşamanın ne önemi var?

Son zamanlarda, yaşanan büyük bir felaket sonrasında insanoğlunun hayatta kalma çabası üzerine pek çok film izlemişsinizdir. Bu filmlerde insanların hayatta kalmak için pek çok şeyden vazgeçmek zorunda kaldıklarına veya en azından böyle olması gerektiğinin dayatıldığına şahit olmuşsunuzdur.

İşte The Giver / Seçilmiş filmi de aynen böyle bir konudan hareketle çekilmiş bir film. Daha doğrusu 1937 Hawaii doğumlu yazar Lois Lowry'nin aynı isimli romanından beyazperdeye uyarlanan bir film dersem daha doğru söylemiş olurum.

Yaşanan "Büyük Yıkım" sonrasında hayatta kalmayı başaranlar, kendi toplumlarını kurmuşlardır. Bu toplumu ise "Yaşlılar" adı verilen bir grup yönetmektedir. Duyguların, farklılıkların olmadığı, insanların siyah beyaz gördüğü, aile bireyleri dışında temasın yasak olduğu, çocukların özel laboratuvarlarda aşılama yöntemi ile doğurulduğu, belli standartlara sahip olan çocukların yaşamasına izin verildiği ve hayatta kalan çocukların tespit edilen anne ve babaya teslim edildiği bu toplumda insanların, 18 yaşına geldiğinde özelliklerine göre görevleri tespit edilmektedir. Kısacası kimse kendi öz ailesini bilmemektedir. Ayrıca bu farklılıkları ortadan kaldırmak için tüm herkes günde bir kere özel bir ilaç almak zorunda bırakılmıştır. İşte böyle bir ortamda büyümüş olan Jonas ( Brenton Thwaites ) 18 yaşına gelmiştir. Yapılan törende sırası gelmesine rağmen görevi kendisine verilmemiştir. Ancak törende sona kalan Jonas'a aslında toplumun en önemli görevi verilmiştir. O görev de "Anı Toplayıcısı" görevidir.  Jonas, The Giver ( Jeff Bridges ) himayesinde Anı Toplayıcısı görevini öğrenmeye başlar. Ancak bu Jonas için çok zor bir süreç olacaktır. Zira toplumda geçmiş anıları olan, hissetmeyi bilen kısacası insanı insan yapan tüm özelliklere sahip olan tek kişi Giver'dır. Zaman geçtikçe Giver ile aynı özelliklere sahip olmaya başlayan Jonas, içinde yaşadığı toplumu sorgulamaya başlar. Zira hissetmeden, özgürlük, inanç ve umut olmadan yaşamanın hiç bir anlamı olmayacağını anlamaya başlayan Jonas, toplumu bu durumdan kurtarmak için büyük bir mücadelenin içine girecektir.

Film, hikaye olarak Açlık Oyunları ( The Hunger Games ), Uyumsuz ( Divergent ) veya Labirent ( Maze Runner ) filmleri ile büyük benzerlikler göstermektedir. Toplumun devamı için insanların özgürlüklerinin, duygularının, düşüncelerinin alındığı ütopik bir toplum, bu durumu fark eden bir genç ve bu gencin verdiği özgürlük mücadelesi olarak özetleyebiliriz The Giver / Seçilmiş filmini. 

Film, büyük yıkıma nelerin sebep olduğu ve bu yıkımın ne olduğu olgusu ile ilgilenmemektedir. Bu sebeple de doğru bir tercih yaparak doğrudan konuya dalmıştır. Bu husus, filmin en beğendiğim yanlarından biridir. Diğer taraftan aksiyondan uzak, ağır ilerleyen bir yapıya sahip olsa da hikaye örgüsünün iyi kurgulanması ve bu hikayenin başarılı anlatımı ile film kendisini sıkmadan izlettirmeyi başarmaktadır. Önceleri siyah beyaz olan filmin Jonas'ın gerçekleri öğrenmesine paralel olarak renklenmesi de seyircinin Jonas ile bağını kuvvetlendirmiştir. Tüm bunlara ilaveten usta oyuncular Jeff Bridges ve Meryl Streep'in birbirlerinin zıttı karakterleri canlandırmaları da pastanın çileği olmuştur.

Film ile ilgili söyleyebileceğim tek olumsuz şey ise tam olarak bağlanamamış finalidir. Her ne kadar film vermeye çalıştığı dersler açısından önemli işler yapmış olsa da finali biraz anlamsız kaçmıştır. Daha iyi bir final ile seyirci üzerinde çok daha büyük bir etki bırakılabilirdi. Bu sebeple de film, büyük bir şansı tepmiş gibi görünmektedir.

Sonuç olarak izlenmeyi hak eden bir film olduğu düşüncesindeyim. Boş vakit bulursanız izlemenizi tavsiye ederim.

The Giver (2014) on IMDb

Google Plus'ta Paylaş

Mehmet Nar

Bu site dizi ve filmlerle ilgili rehber olma amacıyla bir grup amatör tarafından güncellenmektedir.
    Blogger YORUMLARI
    Facebook YORUMLARI

0 yorum :

Yorum Gönder