Bu zamana kadar elde etmiş olduğumuz bilgiler ışığında "evrende yalnız mıyız?" sorusuna henüz olumlu bir yanıt vermek mümkün olmasa da bu soru biz insanoğlunu heyecanlandırmaya yetiyor. Zira bu soru pek çok bilimsel araştırmaya, kitaba, romana, diziye, filme vb esin kaynağı olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Zira çekilen bilim-kurgu filmlerin büyük bir çoğunluğunun bu soru üzerine inşa edilmiş olduğu da göz önünde bulundurduğunuzda ne demek istediğimi daha rahat anlayacaksınızdır.
Neyse gelelim filmimizin konusuna. Jupiter'in uydusu olan Europa, 1610 yılında Galileo tarafıdan keşfedilmiştir. Yüzeyi tamamen buzla kaplı olan bu uydu, Güneş Sistemi içinde yaşamı barındırma ihtimali yüksek olan gezegenlerin başında gelmektedir. Dünyadan termal teleskoplarla yapılan araştırmalar neticesinde Europa'nın buz kütlesinin altında sıvı suyun bulunduğu ve bu suda da ısı kaynaklarının olduğu keşfedilmiştir. Artık insanoğlunun tek amacı Europa'ya insanlı bir keşif gezisi yapmaktır. İki kadın ve dört erkekten oluşan ekip yaklaşık iki yıllık bir yolculuğun ardından Europa'ya varmıştır. Ancak şöyle bir sıkıntı bulunmaktadır. Zira Dünya ile olan iletişim neredeyse yolun yarısında kesilmiştir ve ekipten biri gerçekleştirilen uzay yürüyüşü esnasında maalesef ölmüştür. Tüm bu olumsuzluklara rağmen ekip, amaçtan sapmaz ve Europa üzerine inişi gerçekleştirir. Fakat iniş için planlanan yerin yaklaşık olarak 100 metre ilerisine iniş gerçekleşmiştir. İnilen noktada sonda ile buz delinmeye başlar ve yaklaşık 3 kilometrelik bir kazının ardından sıvı suya ulaşılır. Sıvı suda inceleme yapılırken bilinmeyen bir nedenden dolayı sonda yok olur. Sonrasında buzda araştırma yapmak amacıyla ekipten biri dışarı çıkar. Fakat o da garip sayılabilecek bir ışık sebebiyle birden bire buzun içinde kaybolur. Tüm bu olumsuzlukların üzerine ekibin tek amacı elde edilen bilgilerle dünyaya geri dönmektir. Ancak bu, hiç de kolay olmayacaktır. Çünkü her uzay filminde olduğu gibi sorunlar peşlerini bırakmayacaktır.
Filmin etkisini ve gerilim seviyesini arttıran başlıca unsur kullanılan kamera tekniğidir. Zira filmi baştan sona el kamerası, uzay aracı içi veya dışı kameralar ya da astronotların üzerilerinde yerleştirilmiş olan kameralar eşliğinde izlemekteyiz. Bu durum da yukarıda belirtmiş olduğum gibi filmin gerilimine gerilim katmaktadır.
Hikaye olarak da izleyiciyi meraklandıran, zaman zaman geren ve heyecanlandıran bir yapıya sahip olan film, baştan sona kendisini göz kırpmadan izlettirmeyi başarmaktadır. Belgesel tadındaki sahneleri ile ara ara yapılan geri dönüşlerle hikayenin derinlemesine anlatımı ile filmin hikayesinde herhangi bir açık kapı kalmamıştır.
Tüm bu olumlu söylediklerime rağmen filmin finalinin, böyle bir filme göre basit kaçtığını belirtmek isterim. Filmin finaline kötü denilemez, zira hiç bir açık kapı kalmadan film sonlanmıştır. Ancak yine de final, bu kalitede bir filme göre basit kaçmıştır.
Yukarıda belirtmiş olduğum olumsuz duruma ilaveten filmde hiç dış mekan gösteriminin olmaması da benim için olumsuz bir durumdur. Uzay yürüyüşü yapılıyor olmasına, Europa üzerinde dış mekanda pek çok araştırma yapılmasına rağmen hiç bir dış mekan gösteriminin olmaması tercihi bende olumsuz bir etki yaratmıştır.
0 yorum :
Yorum Gönder