Mad Max Üçlemesi Hakkında


Mad Max efsanesine genel bir bakış...

                                                                 
15 Mayıs 2015 tarihi itibariyle Mad Max efsanesinin dördüncü filmi biz sinemaseverler ile buluştu. Gerçi Mad Max: Fury Road / Mad Max: Öfkeli Yollar filmi her ne kadar dördüncü Mad Max filmi olsa da hikaye olarak serinin dördüncü filmi değil. Mad Max: Öfkeli Yollar filmi ile Mad Max efsanesi baştan yazılmaktadır. 

Dört filmin de aynı yönetmen yani  George Miller tarafından çekildiğini belirtmek isterim. Ancak son filmde Max karakterini Mel Gibson değil de Tom Hardy canlandırmaktadır.
Neyse henüz Öfkeli Yollar filmini izlemediyseniz ve önceki üçlemede neler yaşandığını hatırlamak veya filmleri izlemediyseniz bu filmlerle ilgili fikir sahibi olmak istiyorsanız yazımızın devamını okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Sinema sektörünün özellikle de bilim-kurgu sinemasının, toplumsal olaylardan çok fazla etkilendiğini belirtmeliyim. 1950'li ve 1960'lı yıllarda Amerika ve Rusya arasında yaşanan uzaya çıkma yarışının da etkisiyle, çekilen bilim-kurgu filmler daha ziyade dünya dışı varlıklarla etkileşim, yeni dünyalar aranması, uzaylıların dünyayı istila etmesi gibi konulardan hareket etmekteydi. Ancak zamanla yine Amerika ve Rusya arasındaki soğuk savaş rüzgarlarının güçlenmesi, nükleer silah sanayisinin gelişmesi ve nükleer silahlanma gibi gelişmelerin yaşanması ile bilim-kurgu sineması daha gerçekçi bir hal almaya başladı. Zira şu andaki mevcut gelişmeler bile dünya ve insanlık için tehlikenin, dış uzaydan gelmesinden ziyade ülkeler arasında yaşanabilecek nükleer savaşlardan kaynaklanabileceğini göstermektedir. 
Burada Albert Einstein'ın bir sözünü hatırlatmak isterim: " Üçüncü Dünya Savaşının ne çeşit nükleer silahlarla yapılacağını bilemem ancak Dördüncü Dünya Savaşının kesinlikle taş ve sopalarla yapılacağından eminim". Çok doğru bir söz olduğunu kabul etmek gerekir.

Gelişmeler ışığında post apokaliptik bilim-kurgu denilen filmler çekilmeye başlamıştır. Post apokaliptik terimi, yaşanan kıyamet ve sonrasında bu kıyametten bir şekilde canlı kurtulmuş insanların hayatta kalma mücadelesinin anlatıldığı filmler için kullanılmaktadır. İşte Mad Max serisi de Post Apokaliptik bilim-kurgu filmlerinin en iyi örneklerinden biridir.

Dünya kaynaklarının sınırsız olmadığı, tüketim çılgınlığının insanlığı nereye getirebileceği, nükleer silahlanmanın belki de dünyanın sonu olabileceği gibi vermeye çalıştığı dersleriyle mutlaka izlenmesi gereken ve arşivde bulundurulması gereken filmlerdendir.

Mad Max ( 1979 )

Serinin ilk filmi 1979 yılında vizyona girmiştir. Yönetmenliğini George Miller'ın yaptığı filmde Max karakterini Mel Gibson canlandırmıştır. Filmin konusundan bahsetmek gerekirse; devletler giderek otoritelerini kaybetmektedirler. Artık suçla savaşta yetersiz kalmaktadırlar ve hakimiyet giderek çetelerin eline geçmektedir. Max ve ortağı Jim ise birer otoyol devriyesidir. Bir gün liderliğini Toecutter isimli psikopatın ruhlu bir katilin yapmakta olduğu motorsiklet çetesiyle başları belaya girer. Max ve Jim, çeteden birini yakalamayı başarır, ancak çetenin nüfuzu yüzünden bu kişiyi hapse atamazlar. Daha sonrasında Jim, bu çete tarafından ağır yaralanır ( tüm vücudu yanar ). Jim, bir kaç gün sonrasında ölür. Max, tüm yaşananlardan kaçmak için ailesi ile kısa bir yolculuğa çıkar. Ancak burada da bela kendilerini takip eder. Max'in karısı ve çocuğu bu motorsiklet çetesi tarafından öldürülür. Artık kaybedecek hiç bir şeyi kalmayan Max'in tek amacı vardır. İntikam almak. 

Film, efsane olacak bir serinin ilk filmi olsa da seyirciyi bilgilendirme açısından biraz kaçak davranmaktadır. Zira ne olduğu, nelerin yaşandığı tam anlatılmadan film doğrudan bir kovalamaca sahnesi ile başlar. Önce polisler sonrasında çeteler üzerinden ortam anlatılmaya çalışılır. Diyalogdan ziyade görüntülü anlatım ile film ilerler. Ki bu tarzın da önde gelen filmlerinden biridir. Konuşma olmadan olayların sadece görüntülerle anlatılması son derece etkili bir şekilde biz seyirciye aktarılmaktadır. Kısaca post apokaliptik bilim-kurgunun aksiyon ve yol filmleri ile mükemmel bir şekilde harmanlanması sonucunda meydana çıkmış mükemmel bir filmdir.

Mad Max 2: The Road Warrior ( 1981 )

İkinci film ile artık kıyamet yaşanmış ve adeta dünyanın sonu gelmiştir. Bir şekilde yaşanan kıyametten sağ kalmayı başarmış olan insanları ise daha zorlu bir sınav beklemektedir. Zira hayatta kalmaya devam etmek çok daha zordur. Artık sadece güçlüler hayatta kalabilmektedir.

Filmin ana temasında petrol vardır. Çünkü hayatta kalabilmek, elektrik üretebilmek ve de hızlı bir şekilde hareket edebilmek için petrole ihtiyaç vardır. İşte böyle bir ortamda hayatta kalmayı başarabilmiş bir gurup insan, kendi küçük kalelerinde kendi petrollerini çıkarmakta, elektriklerini üretmektedirler. Ancak bu insanların başı Lord Humungus ve çetesi ile derttedir. Humungus petrolü istemektedir ve bunun için de acımasızca saldırmaktadır. Artık insanların kaçması gerekmektedir. Zira kale düşmek üzeredir. Max'in yolu da bu insanlarla kesişmiştir. Max, taşıyabileceği petrol karşılığında bu insanlara yardım etmek konusunda anlaşmıştır. Ancak Max belki de boyundan büyük bir işin altına girmiş durumdadır. Ölümüne kaçış başlamıştır.

Mad Max serisinin belki de en önemli ve en sevilen filmidir. Seriyi başka bir boyuta taşıyan mükemmel bir devam filmidir. Artık bu film ile birlikte seri, post apokaliptik yapıya tamamen bürünmüştür. İlk filme nazaran, hikaye anlatımı bakımından çok daha sağlam bir kurguya sahip olan film, kıyamet sonrası ortamı seyirciye çok sağlam bir şekilde aktarmaktadır. Kaynakların sınırsız olmadığı, aşırı tüketim ve önlem almamanın dünyayı nerelere getirebileceği derslerini veren mükemmel bir filmdir. 

Mad Max 3: Beyond Thunderdome ( 1985 )

İkinci filmin 15 yıl sonrasına gidiyoruz. Aracı çalınan Max, yolculuğuna mecburen yaya olarak devam eder. Max'in bu yaya yolculuğu, liderliğini Aunty Entity'nin ( Tina Turner ) yapmakta olduğu Bartertown'a götürür. Bartertown, yaşanan kıyamet sonrasında kurulmuş olan, yeni toplumun ilk şehirlerinden biridir. Şehir, domuz gübresinden elde edilen enerji ile elektrik üretmektedir. Ayrıca kurulmaya çalışına yeni dünya düzeninde medeniyeti tekrardan inşa etme çabasındadır. Ancak Aunty Entity ile enerjinin kaynağı olan teşkilatın başında olan ve kendisine Master adı verilen cüce arasında iktidar mücadelesi yaşanmaktadır. Aunty Entity, Max'e, Master'ı ve onun devasa cüsseli koruması olan Master Blaster'ı öldürmesi karşılığında kaybettiği her şeyi geri vermeyi teklif eder. Ancak yapılan anlaşma arkasında başkaca oyunlar yer almaktadır. Max ise bir anda bir gurup çocuğun koruması olacak ve yine amansız bir kovalamaca içine girecektir.

Mad Max serisinin bence en zayıf halkası olan bir film ile karşı karşıyayız. Önceki filmlere göre daha umut vaat eden bir film olsa da filmin ikinci yarısında konuya dahil olan çocukların varlığı ile film büyük bir düşüş yaşamaktadır. Kaldı ki serinin en önemli özelliği olan yol macerası olayı bu film ile yerini neredeyse yerleşik düzene geçmeye ve bu yerleşik düzendeki iç çatışmalara bıraktığı için Mad Max dünyasından uzaklaşılmış havası oluşmaktadır. Bu yüzden de serinin hayranlarınca eleştirilere maruz kalmıştır. Her ne kadar filmin sonunda yine bir kovalamaca sahnesine yer verilmiş olsa da bu sahnenin, önceki filmlerdeki aksiyon sahneleri ile kıyaslanması bile mümkün değildir. Bu sebeple de efsane seriye kötü bir final yapılmıştır düşüncesi bende ağır basmaktadır.
Google Plus'ta Paylaş

Mehmet Nar

Bu site dizi ve filmlerle ilgili rehber olma amacıyla bir grup amatör tarafından güncellenmektedir.
    Blogger YORUMLARI
    Facebook YORUMLARI

0 yorum :

Yorum Gönder