Bazı filmleri yeniden çekerken iki kez düşünmek ve üzerinde çok daha fazla kafa yormak gerekir.
Yunan mitolojisinde geçen hikayeler, bu zamana kadar pek çok filme esin kaynağı olmuştur. İşte "Titanların Savaşı" filminde de mitolojik bir kahraman olan Zeus'un oğlu Perseus'un hikayesi anlatılmaktadır.
Yunan mitolojisinde geçen hikayeler, bu zamana kadar pek çok filme esin kaynağı olmuştur. İşte "Titanların Savaşı" filminde de mitolojik bir kahraman olan Zeus'un oğlu Perseus'un hikayesi anlatılmaktadır.
İlk kez 1981 yılında yönetmen Desmond Davis tarafından çekilmiş olan "Clash Of The Titans" filmi, zamanının ötesinde görsel efektleri ve derinlemesine konusu ile pek çok sinema sever için kült bir filmdir. İşte zamanında çok başarılı olmuş olan bir filmin, günümüz teknolojisi ile yeniden çekilmesi kaçınılmaz görünmektedir. Zira bu yol sinema sektörü için hem daha kolay hem de daha kazançlıdır. Ancak yeni yapım filmin, 1981 yılında çekilmiş olan filmin başarısını pek yakalayamadığını da belirtmek isterim.
Neyse lafı fazla uzatmadan filmin konusundan bahsedelim. Sıradan bir hayat yaşamayı seçmiş olan Zeus'un oğlu Perseus, balıkçılık yaparak ailesinin geçimini sağlamaya çalışmaktadır. Ancak mutlak gücü ele geçirmek amacıyla Dünya'da tanrılarla insanlar arasında bir savaş başlamıştır. Tanrılar insanları yaratmış ve onların dualarıyla güçlenmektedirler. İnsanoğlu ise tanrıların kendilerine muhtaç olduğunu ve bu sebeple daha iyi hayat koşullarında yaşamak isteyerek tanrılara başkaldırır. Diğer taraftan, Perseus, ailesini yeraltı dünyasının tanrısı Hades'e karşı korumak konusunda çaresizdir. Hades insanoğluyla tanrılar arasında yaşanan bu karmaşadan fırsat sağlamak amacıyla harekete geçer. Argos halkına 7 gün mühlet veren Hades, prenses kurban edilmezse şehri yerle bir edeceğini açıklar. Ailesinin savaşta yok edilmesiyle kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan Perseus, Zeus'un güçlerini ele geçirebilecek ve dünyaya cehennemi yaşatabilecek Hadese karşı, çok tehlikeli bir görevi yönetmeye gönüllü olur. Perseus için, şeytanlarla ve korkunç canavarlarla olan savaşı kazanmanın tek yolu tanrı olarak güçlerini kabul etmek ve kendi kaderini çizmektir.
"Titanların Savaşı" filmi yeniden yapım bir film olduğu için ister istemez 1981 yılında çekilmiş olan ilk film ile karşılaştırma yapma ihtiyacı duyuyorum. Zira yeniden yapım bir film olsa da ilk filmden farklı bir film olmak amacıyla pek çok hususta değişiklik yapılmaya çalışılmıştır. Şöyle ki ilk filmde Perseus, Argos tahtının varisi olarak karşımıza çıkmaktayken bu filmde sıradan bir köylü olarak karşımıza çıkmaktadır. Mitolojiye düşkün olanlar, Perseus'un tanrıların kralı Zeus'un en sevdiği oğlu ve Argoslu bir kahraman olduğunu bilecektir. Gerçi filmin sonunda da Perseus bir kahraman olarak karşımıza çıksa da ilk başlarda önemsiz bir insanmış gibi gösterilmesi pek uygun olmamıştır düşüncesindeyim. Diğer taraftan ilk filme büyük değer katmış olan Calibos karakteri ve onun hikayesi, bu ikinci filmde hiç yer almamaktadır. Ki bu durum da benim için bu filmin en olumsuz yanıdır. Ayrıca ilk filmde Perseus, Andromeda'ya aşık olurken bu filmde Io'ya aşık olmaktadır. İlk filmde yer alan dev akbaba Vulture ve cehennem köpeği Dioskilos gibi efsanevi canavarlara hiç yer verilmemesi de benim için eksi bir puan olmuştur. Ayrıca filmin en sonunda Perseus'un Kraken ile dövüşü esnasında bindiği unicornun siyah olması ise yine ilk filmden ayrılma çabalarının bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yukarıda anlattıklarım ışığında rahatlıkla söyleyebilirim ki ilk filmden farklı bir şeyler yapalım derken, ortaya vasat bir film meydana gelmiştir. Filmin tüm bu olumsuzluklarına ilaveten günümüz teknolojisine göre zayıf kaçan görsel efektleri ise filmin, her ne kadar mitolojik bir hikaye olsa da gerçekçiliğini olumsuz yönde etkilemiştir. ( Özellikle Zeus'un zırhını gördüğünüzde ne demek istediğimi anlayacaksınız. ) Ancak çölde akreplerle yaşanan savaşın çok sağlam tasarlandığını, Kraken karakterinin çok başarılı olduğunu söyleyebilirim. Yine Sam Worthington'ın Perseun karakterine çok yakıştığını belirtmeliyim. Ayrıca Liam Neeson, Ralph Fiennes, Gemma Arterton, Alexa Davalos gibi isimlerden oluşan oyuncu kadrosu da filmin bir diğer artısı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sonuç olarak iyisiyle kötüsüyle, ilk filmin kalitesini yakalayamamış olsa da boş bir vaktinizde izlenmeye değer bir film olduğunu düşünüyorum. Ancak izlemeseniz de çok bir şey kaybetmezsiniz.
0 yorum :
Yorum Gönder