Liam Neeson, bu kez de bir uçak dolusu insanı kurtarabilecek mi ?
Teknolojinin gelişmesiyle günümüz filmlerinin çekim tarzı da değişmiş durumda. Filmler artık pek çok mekanda muhteşem manzaralar eşliğinde veya teknoloji ile yaratılmış devasa mekanlarda çekilmektedir. Bir de bu tarz filmlerin yanında, adeta sinemanın sınırlarını zorlayan, yönetmenin yaratıcılığının ve oyuncuların performanslarının çok büyük önem taşıdığı tek mekan filmleri vardır. Bu tarz filmlerde mekandan çok hikaye, yönetmenin yaratıcılığı ve oyunculuk önemlidir.
Teknolojinin gelişmesiyle günümüz filmlerinin çekim tarzı da değişmiş durumda. Filmler artık pek çok mekanda muhteşem manzaralar eşliğinde veya teknoloji ile yaratılmış devasa mekanlarda çekilmektedir. Bir de bu tarz filmlerin yanında, adeta sinemanın sınırlarını zorlayan, yönetmenin yaratıcılığının ve oyuncuların performanslarının çok büyük önem taşıdığı tek mekan filmleri vardır. Bu tarz filmlerde mekandan çok hikaye, yönetmenin yaratıcılığı ve oyunculuk önemlidir.
İşte tek mekan filmlerine iyi bir örnek de başrollerinde Liam Neeson'un oynadığı "Non Stop" filmidir. Filmin konusundan biraz bahsetmek gerekirse;
Bill Marks ( Liam Neeson ) geçmişi biraz sıkıntılı olan bir hava polisidir. Londra uçuşunda 146 yolcu vardır. Uçuş esnasında Bill Marks'ın telefonuna gelen, ki bu hat sadece hava polislerinin karşılıklı konuşmalarına ve yazışmalarına olanak veren gizli bir hattır, bir mesajla hikaye başlar. Bu mesajda, verilen bir hesap numarasına 150 milyon dolar aktarılmaması durumunda her yirmi dakikada bir yolcunun öldürüleceği tehdidi yer almaktadır. 146 yolcunun da şüpheli olabileceği bu uçakta Bill Marks uçaktaki herkesin hayatını kurtarmak için savaşırken kendini hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığı büyük bir oyunun içinde bulur. Geri sayım başlamıştır.
Her ne kadar basit bir konu gibi görünse de hikayenin bu şekilde devam ettiğini söyleyemem. Zaman geçtikçe hikayenin derinleşmesi ve baştan sonra filme hakim olan gerilim, gizem ve aksiyon unsurlarının son derece başarılı bir şekilde harmanlanmış olması filmin en büyük başarısıdır. Baştan sona kadar uçaktaki herkesten şüphe ettirmesi, filmin izlenebilirliğini arttıran başlıca etmendir. Uçakta işlenen cinayetlerin akıllıca düşünülmüş olması, her bir cinayet ile farklı insanların şüpheli duruma düşmesi gayet güzel düşünülmüştür. Ayrıca Bill Marks'ın telefonuna gelen mesajların ekrana yansıtılış şekli de çekim tekniği bakımından son derece farklı ve başarılıdır.
Hikaye ile ilgili artıların yanına bir de Liam Neeson ve Julianne Moore gibi iki büyük ismin olması da tek mekan filmlerinde gerekli olan oyuncu performansı unsurunu da sonuna kadar karşılamış durumdadır.
Filmle ilgili söyleyebileceğim tek olumsuz şey ise filmin finali ile ilgilidir. Gerçi benzeri pek çek aksiyon filmi ile kıyaslandığında son derece başarılı bir finale sahiptir. Ancak başta yaratılmış olan son derece zekice hazırlanmış gizem ve gerilim ortamına kıyasla basit kalmış olan bir finalle film sonlanmaktadır.
Sağlam bir finalle efsaneler arasında yer alabilecek potansiyelde olan bu aksiyon gerilim filmini mutlaka izlemelisiniz.
0 yorum :
Yorum Gönder