Sağlam hikayeye sahip bilgisayar oyunları, orijinal konu bulmakta zorlanan sinema sektörü için bulunmaz birer esin kaynağı olarak karşımıza çıkmakta. Son zamanlarda oyun uyarlaması filmlerin çoğalması da bu yukarıda değimdiğim hususu destekler nitelikte. Fransız oyun firması Ubisoft tarafından geliştirilen Assassin's Creed oyun serisi de sahip olduğu ilgi çekici hikayesi ve engin dünyası ile oyun uyarlaması filmler furyası arasında yerini aldı. Ancak bu zamana kadar tüm oyun uyarlaması filmler ile aynı kaderi paylaştığını da peşinen söylemem gerekir herhalde. Neyse önce filmin hikayesinden bahsedeyim; sonrasında ne demek istediğimin detaylarına geleyim.
Çocukluğunda babasının annesini öldürmesine şahit olan Callum Lynch'in ( Michael Fassbender ) yolu idam masasına kadar uzanır. İşlediği suçlar nedeniyle idam edilen, daha doğru ifadesi ile idam edilmiş gibi gösterilen Callum, ölümden sonraki (!) günlerini Abstergo isimli bir araştırma şirketinin hizmetine vermek zorunda kalacaktır. Abstergo şirketi; geçmişte yaşanmış anıların da genetik yoluyla yeni nesillere aktarılmakta olduğunu düşünmektedir. Geçmişte kaybolmuş olan kutsal bir emanetin peşinde olan Abstergo şirketi, Callum'u da bu sebeple programa dahil etmiştir. Zira Callum'un soyu, 15.yüzyıl engizisyon İspanya'sında yaşamış olan, suikastçılar tarikatı üyelerinden biri olan Aguilar'a dayanmaktadır. Aguilar, aranan kutsal emanetin koruyucusudur ve Callum'dan bu anılara erişerek emanetin yerinin tespiti istenmektedir. Programa dahil olup atasının anılarına eriştikçe Callum, olayların anlatıldığı gibi olmadığını acı bir şekilde anlayacaktır.
Öncelikle bu yazımı, Assassin's Creed oyunlarını oynamayan izleyicilerin de olduğunu düşünerek, filmi oyunla karşılaştırmadan sadece film bazında değerlendirdiğimi belirtmek isterim.
Geçmiş ile günümüz arasındaki bağı başarılı bir şekilde kurmayı başarmış olan film, izleyiciyi maalesef büyük bir ikilem içinde bırakıyor. Zira Aguilar'ın hayatının bazı kesimlerini izlediğimiz 15.yüzyıl İspanya'sında geçen sahneler gerek görsellik gerekse de izleyiciye ekran başına kilitleyen sağlam aksiyon sahneleri ile tam bir seyir şöleni sunuyor. Ancak film, aynı başarıyı, günümüzde geçen sahnelerde sağlayamıyor. Zira geçmişte geçen sahneler son derece akıcı iken günümüz sahneleri bir o kadar sıkıcı. Bir süre sonra günümüz sahnelerinin bir an evvel bitmesini ve geçmişe gitmek isterken buluyorsunuz kendinizi. Diğer taraftan hikayenin kopuk kopuk işlenmesi de filme çok puan kaybettirmekte. Özellikle kutsal emanetin bulunması ve Callum'un kendisini keşfetmesi sonrasında hikaye son derece baştan savma ve kötü ilerliyor diyebilirim.
Michael Fassbender, Marion Cotillard, Jeremy Irons, Brendan Gleeson ve Charlotte Rampling gibi birbirinden önemli isimlerden oluşan oyuncu kadrosu da yukarıda bahsetmeye çalıştığım olumsuzluklar nedeniyle tam performanslarını verememişlerdir düşüncesindeyim. Ancak yine de Callum ve Aguilar karakterlerini canlandırmış olan Michael Fassbender'ın da hakkını yememek gerekir. Zira canlandırdığı karakterlerin ruhunu gayet başarılı bir şekilde izleyiciye aktarmayı başarmış olan Michael Fassbender'ı, devam filmleri gelirse yeniden izleyeceğiz diyebilirim.
Sonuç olarak boş vakitte izlenebilir bir film olduğunu düşünüyorum. Ancak yine de fazla bir beklentiye de girmeyin derim.
0 yorum :
Yorum Gönder