"Korku filmi severler ekran başına! Bu film tam size göre" demeyi ne de çok isterdim. Canı gönülden dilemiştim siz Mazlumseverlerin yüzünü güldürmeyi ya da daha doğrusu sizleri iliklerinize kadar korkutacak çarpıcı bir filmi önünüze sermeyi ama olmadı maalesef. Malum millet olarak çok zor dönemler geçirdiğimiz şu son günlerde yaşanan olaylar, benim de film seçmemi derinden etkilemiş olabilir. En kısa zamanda aklımızı başımıza toplamazsak yüzyılın korku filmini kendi ellerimizle çekebiliriz. En iyisi biz filmimize dönelim.
Filmimiz western temalı bir film olduğu için küçük bir kasabada; kasabanın şerifi(Kurt Russell), yardımcısı(Richard Jenkins), hemşire(Lili Simmons) ve kocası(Patrick Wilson), kasabanın uçarı delikanlısı (Matthew Fox) arasında geçiyor. Kasabaya yeni gelen bir yabancıyı şerifin vurmasıyla olaylar başlıyor. Yaralı genci tedavi etmek amacıyla doktorun yerine kasabanın hemşiresi geliyor ve bir bakıyoruz ki suçlu ve onu tedavi eden hemşire ortadan bir anda kayboluyor. Bunun üzerine şerif, yardımcısı, genç delikanlımız ve ortadan kaybolan hemşirenin kocası peşlerinden gitmeye karar veriyorlar. Rota ise son derece tehlikeli, ilkel, ipe sapa gelmez bir kabilenin zorlu yolları. Yollar diyorum çünkü yolculuktan başka bir şey izlemedim.
İlk olarak Tarantino' nun "The Hateful Eight" filmine çok benzediğini itiraf etmeliyim. Başrolde Kurt Russell' ın oynaması, western ağırlıklı olmasına rağmen bir kaç türü içermesi, absürt komedi diyalogları barındırması tespitimin dayanak noktaları. Lakin filmin korku filmi kategorisinde olması çok garip. Birçok sahnede korku adına hiçbir görsel efekt, aykırı ses veya ürkütücü bir ortam ile karşılaşmadım. Sadece son 20 dakikada bol kanlı, yaratıcı bir kaç ölüm sahnesiyle idare etmeye çalıştım. Bilim tabanlı, insanüstü daha doğrusu evrimsel zaman açısından bakarsak evrilememiş ilkel bir kabilenin sadece içgüdülerine dayanarak aç karınlarını doyurması ve sapkın kanibalizm davranışlarından ibaret bir 20 dakika. Ayrıca mantıksal çerçeveye oturtamadığım çok önemli bir durum var. Garip sesler çıkaran beyaz renkli mağara adamlarının rahat rahat kaçırabileceği onca kişi dururken neden şerifin kodesine dalıp kızı kaçırdıklarını aklım bir türlü almadı. Filmin başında ve sonunda birkaç dakika gözüken, ilkel kabilenin damızlık olarak kullandığı kör ve engelli kadınları saymazsak filmin tek kadın karakterinin, kasabanın şerifini, yardımcısını, eskiden kendisine vurgun bir hoppayı umutsuz bir yolculuğa sürüklemesini salgıladığı feromona bağlıyorum Evet buldum galiba kayıp parçayı. Aynı feromon kabile reislerini de kodese çekmeyi başarmaştı. Normal şartlarda bir korku filminde neden veya niçin sorularını pek fazla sormam ama bu filmi izlerken sordukça sorasım geldi. İzlerken sıkılmamak için kendimi soru yağmuruna tuttum. Resmen kendime işkence ettim. Tabi ki siz sıkılmayın diye efendim bütün bunlar. Yine de bu film elinize bir yerden geçerse ve o ana kadar bu eleştiriyi okumamışsanız izleyebilirsiniz. Yapacak hiç bir şey yok.
0 yorum :
Yorum Gönder