Hiç düşmeyen temposu ile izlenmeyi hak eden sağlam aksiyon filmlerinden biri.
İlk kez 2008 yılında tanıştığımız ve usta oyuncu Liam Neeson'ın can verdiği eski gizli servis ajanı ve bu alanda mesleğinin en iyilerinden biri olan Bryan Mills'in üçüncü macerası ile karşı karşıyayız.
İlk filmde kaçırılan kızını bulmak için Paris sokaklarının altını üstüne getiren karakterimiz, ikinci filmde ise kendi hayatını kurtarmak ve ailesi güven içinde tutabilmek için İstanbul'u karıştırmıştı. Ancak ilk film olan "Taken / 96 Saat" adını efsane aksiyon filmleri arasına yazdırırken maalesef ikinci film vasat denebilecek kadar bile iyi değildi düşüncesindeyim.
Üçüncü filmin konusundan kısaca bahsetmek gerekirse; hikaye ikinci filmin kaldığı yerden devam ediyor. İstanbul'da yaşadığı maceranın ardından Los Angeles'te sakin bir hayat yaşamaya çalışan Bryan Mills, kızı Kim ( Maggie Grace ) ve eski karısı Lenore ( Famke Janssen ) ile ilişkilerini iyice yoluna koymuştur. Maalesef karısının ve kızının hayatları pek de yolunda gidiyormuş gibi görünmemektedir. Zira kızı istemediği halde hamiledir. Diğer taraftan eski karısının şimdiki kocası Stuart St John ( Dougray Scott ) ile sorunları vardır. Bryan'ın yolunda ginden hayatı ise bir gün eski karısının kendi evinde ölü bulunmasıyla alt üst olacaktır. Bu cinayetin ardından bulunan tüm deliller şüphelerin Bryan üzerinde yoğunlaşmasına neden olacaktır. Artık Bryan, hem karısını öldürenleri bulmak ve kendi adını temize çıkarmak hem de kızının güvenliğini sağlayarak intikamını almak için bir kedi fare oyununun içinde kendisini bulacaktır. Bunu yaparken Franck Dotzler ( Forest Whitaker ) ismindeki cevval bir Cinayet Masası dedektifinin nefesini de ensesinde hissedecektir.
Öncelikle belirtmeliyim ki, Taken devam filmlerinin en büyük dezavantajı, 2008 yılında vizyona girmiş olan ilk filmdir. Zira efsane olmuş ilk filmin ardından devam filmlerinin gelmesi, doğal olarak bu devam filmlerinin ilk filmle kıyaslanması sonucunu doğurmaktadır. Ancak bu devam filmlerinin maalesef ilk film kalitesini yakalayabildiğini söylemek pek mümkün değildir.
Yukarıdaki açıklamaların ışığında bu üçüncü filmin, ikinci filmden çok daha iyi bir film olduğunu belirtmeliyim. Hikayenin işlenmesi, bol entrikalı ve sürprizli sayılabilecek finali, sağlam ve iyi aksiyonu sayesinde hiç düşmeyen temposu ile ortalamanın üstünde bir film olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Sonu sürprizli olsa da hikayenin bağlanış şeklinin bu tarz filmlerde çok klişeleşmiş olduğunu, sonunda ne olursa olsun sürekli iyilerin kazanmasının bir yerden sonra biz izleyicilere çok sıkıcı geldiğini belirtmeden geçemeyeceğim.
Filmin başarılı olmuş çekirdek kadrosunun korunmuş olması ve üstüne Forest Whitaker gibi başarılı bir aktörün eklenmesi filmin izlenebilirliğini arttıran önemli unsurlardan biridir. Ancak yine de Forest Whitaker'ın daha aktif bir rolde görmek isterdim.
Aksiyon sahnelerinin özellikle araç kovalamaca ve dövüş sahnelerinin iyi tasarlandığını, Liam Neeson'ın yaşına ( 1952 doğumludur kendisi ) rağmen bu sahnelerin hakkını verdiğini rahatlıkla söyleyebilirim.
0 yorum :
Yorum Gönder