Marvel Comics'in Warner Bros tarafından satın alınmasından itibaren her yıl bir iki Marvel filmi vizyona girmeye başlamıştır. Bu filmler hikaye akışı olarak sürekli birbirleri ile bağlantılı olmuş ve birbirlerini tamamlar hale gelmiştir. Thor, Thor Karanlık Dünya, Avengers, İronman, Guardian Of The Galaksi filmleri bir şekilde birbirleri ile bağlantılıdır. Marvel Dünyasının bu şekilde anlatılması benim gibi pek çok fantastik filmseverin yüzünü güldürmüştür.
Thor: Karanlık Dünya filminde iskandinav mitololojisinde adı geçen ve Yggdrasill isimli hayat ağacı ile birbirlerine bağlı bulunan Asgard, Alfheim, Svartalheim, Muspelheim, Midgard, Niflheim, Vanheim, Jotunheim ve Hel adındaki dokuz diyardan bahsedilmektedir. Marvel Dünyasında ise efsane bu şekliyle aynen korunmuştur. Ancak bu efsanelere bir iki ekleme ile Thor karakterine farklı bir hikaye yaratılmıştır.
Thor: Karanlık Dünya filmi ise bu dokuz diyarların 5000 yılda bir, hizaya girmesi hikayesi üzerine kurulmuştur. Thor'un ilk filmini izleyenler bilecektir, Loki'nin ( Tom Hiddleston ) Midgard'ı yani Dünya'yı yok etmesini engellemek için Heimdall'ın korumasındaki Bifrost köprüsü yıkılmıştı. Avengers filminin sonunda ise Loki durdurulmuş ve Thor ( Chris Hemsworht ) tarafından esir alınarak Asgard'a geri götürülmüştü. İşte Karanlık Dünya filmi tam bu noktada başlıyor. Filmin konusundan biraz bahsetmek isterim.
Bundan yaklaşık 5000 yıl önce Dark Elflerin lideri Malekith ( Christopher Eccleston ), tüm diyarları karanlığa bürüyüp hepsine hükmetmek için Aether adında bir silah yapmıştır. Diyarların bir hizaya gelmesi ile bu silahı daha etkin bir şekilde kullanıp tüm diyarları aynı anda karanlığa sürükleyecektir. Ancak Odin'in babası Bor komutasındaki Asgard orduları tarafından Malekith durdurulur ve Aether elinden alınır. Ancak Aether o kadar güçlü bir silahtır ki onu yok edemezler. Bu sebeple kimsenin bulamayacağı bir yere saklanır. Günümüzde zamanında ise diyarların bir hizaya gelme olayına çok az kalmıştır. Bu sebeple pek çok yerde diyardan diyara geçişi sağlayan gizli kapılar açılmış bulunmaktadır. Astro-fizik profesörü Jane Foster ( Natalie Portman ) bu kapılardan birini bulur ve bu kapıdan geçmek zorunda kalır. Bu kapı kendisini Aether'in saklanmış olduğu yere götürür ve Aether bir şekilde Jane'nin vücuduna girer. Aether'in bulunuşu üzerine Malekith yeniden eski planlarını yerine getirmek amacıyla harekete geçer. Bunun üzerine Thor'un hem sevdiği kadını kurtarması hem de Malekith'i durdurup dokuz diyarı koruyabilmesi için tüm sınırlarını zorlaması gerekmektedir.
Konu ve hikayenin ilerleyişi bakımından başarılı bir film olmuştur dersem yanlış söylemiş olmam herhalde. Tamam konu olarak tek düze bir ilerleyiş var ve sonunda seyirciyi ters köşe yapacak herhangi bir unsur barındırmasa da sahip olduğu iyi kurgulanmış aksiyonu ve bu aksiyon arasına sıkıştırılmış yerli ve ölçüsü komedi unsuru ile son zamanlarda izlemiş olduğum başarılı bir fantastik aksiyon filmidir. Her ne kadar baş rollerde Thor karakteri olsa da filmi alıp götüren en önemli unsur yine Tom Hiddleston'un hayat verdiği Loki karakteridir. Tom Hiddleston, başarılı oyunculuğu ile filme başka bir hava katmıştır. Ayrıca önceki Marvel filmlerine yapılan başarılı göndermeler de filme yine başka bir hava katmıştır. Kaptan Amerika'nın on saniye de olsa görünmesi, Teserackt'ın kilitli durumda olması, Dr. Erik Selvig'in Loki yüzünden kafayı yemenin eşiğine gelmesi gibi pek çok örnek verilebilir.
Sonuç olarak her ne kadar bende ilk filmin etkisini bırakmamış olsa da yine de mutlaka izlemenizi önereceğim filmlerden biridir. İleride devam filmlerinin çekilmesi muhtemel olduğundan hikayeye hakimiyet açısından da izlemenizi öneririm.
0 yorum :
Yorum Gönder