Yasal olarak var olmayan 9,5 milyar doların etrafında dönene bir suç filmi.
Amerikan hükümeti, tüm Dünya çapında yürüttüğü uyuşturucu ile mücadele operasyonlarına paravan olması ve kanıt toplayabilmek amacıyla pek çok şirket kurmuştur. Kılıçbalığı adı verilen bu opersayonda, hükümetin tahmin edemediği şey ise kurmuş olduğu bu paravan şirketlerin milyonlarca dolar kar elde etmesi olmuştur. Bu operasyon 1986 yılında sonlandırılır. Ancak birikmiş olan bu 400 milyon dolar, sahipsiz bir şekilde, çeşitli hesaplarda kalmıştır. Filmin çekildiği 2001 yılına geldiğimizde ise bu para 15 yıl içinde faizi ile birlikte yaklaşık olarak 9,5 milyar dolara yaklaşmıştır. Fakat bu paradan haberdar olan bir kaç kişiden biri de Gabriel Shear'dır ( John Travolta ). Gabriel, Kara Hücre isimli bir Amerikan anti-terör örgütünün başıdır ve tüm Dünya'da Amerika'ya karşı gerçekleştirilmek istenen terör eylemlerini durdurmak için her türlü yola başvurmaktadır. Gabriel, bu mücadelesine maddi destek sağlamak için bu belirtilen 9,5 milyar doları çalmak istemektedir. Soygunu gerçekleştirebilmek içinse bir bilgisayar korsanına ihtiyacı vardır. Anlaştığı Axl Torvalds ( Rudolf Martin ) Amerika'ya girişte FBI tarafından yakalanınca, Stanley Jobson ( Hugh Jackman ) ile temasa geçilir. Stanley Jobson, belki de bilinen en iyi bilgisayar korsanıdır. Ancak yakalanmış ve hapse girmiştir. Sonrasında ise şartlı tahliye ile hapisten çıkmıştır. Stanley'in tek amacı vardır: O da temiz kalarak kızının velayetini geri almaktır. Fakat velayeti alabilmek için şiddetle paraya ve hayatını değiştirmeye ihtiyacı vardır. İster istemez Gabriel tarafından kendisine teklif edilen işi kabul etmek zorunda kalacaktır. Kendisine teklif edilen iş ise şifre kırabilecek bir program yapmasıdır. Sonucunda ise 10 milyon dolar para kazanacaktır. Programı yapar; ancak işin içinden kurtulması pek de kolay olmayacaktır. Bir tarafta DEA ( Uyuşturucu ile mücadele teşkilatı ) diğer tarafta FBI. Ancak en zorlusu Gabriel'in kendisi.
Amerikan hükümeti, tüm Dünya çapında yürüttüğü uyuşturucu ile mücadele operasyonlarına paravan olması ve kanıt toplayabilmek amacıyla pek çok şirket kurmuştur. Kılıçbalığı adı verilen bu opersayonda, hükümetin tahmin edemediği şey ise kurmuş olduğu bu paravan şirketlerin milyonlarca dolar kar elde etmesi olmuştur. Bu operasyon 1986 yılında sonlandırılır. Ancak birikmiş olan bu 400 milyon dolar, sahipsiz bir şekilde, çeşitli hesaplarda kalmıştır. Filmin çekildiği 2001 yılına geldiğimizde ise bu para 15 yıl içinde faizi ile birlikte yaklaşık olarak 9,5 milyar dolara yaklaşmıştır. Fakat bu paradan haberdar olan bir kaç kişiden biri de Gabriel Shear'dır ( John Travolta ). Gabriel, Kara Hücre isimli bir Amerikan anti-terör örgütünün başıdır ve tüm Dünya'da Amerika'ya karşı gerçekleştirilmek istenen terör eylemlerini durdurmak için her türlü yola başvurmaktadır. Gabriel, bu mücadelesine maddi destek sağlamak için bu belirtilen 9,5 milyar doları çalmak istemektedir. Soygunu gerçekleştirebilmek içinse bir bilgisayar korsanına ihtiyacı vardır. Anlaştığı Axl Torvalds ( Rudolf Martin ) Amerika'ya girişte FBI tarafından yakalanınca, Stanley Jobson ( Hugh Jackman ) ile temasa geçilir. Stanley Jobson, belki de bilinen en iyi bilgisayar korsanıdır. Ancak yakalanmış ve hapse girmiştir. Sonrasında ise şartlı tahliye ile hapisten çıkmıştır. Stanley'in tek amacı vardır: O da temiz kalarak kızının velayetini geri almaktır. Fakat velayeti alabilmek için şiddetle paraya ve hayatını değiştirmeye ihtiyacı vardır. İster istemez Gabriel tarafından kendisine teklif edilen işi kabul etmek zorunda kalacaktır. Kendisine teklif edilen iş ise şifre kırabilecek bir program yapmasıdır. Sonucunda ise 10 milyon dolar para kazanacaktır. Programı yapar; ancak işin içinden kurtulması pek de kolay olmayacaktır. Bir tarafta DEA ( Uyuşturucu ile mücadele teşkilatı ) diğer tarafta FBI. Ancak en zorlusu Gabriel'in kendisi.
Aslında basit bir konu üzerine kurulmuş gibi görünse de şimdiden söylemek isterim ki sürprizli bir son sizleri bekliyor. Neyse bu konuya fazla değinmeden filmle ilgili düşüncelerime geçelim.
İlk olarak filmin, mükemmel bir konuya sahip olduğunu belirterek başlamalıyım. Hikayenin kurgulanması, bu başarılı hikayenin sağlam aksiyon ile harmanlanması belki de filmin başarısının başlıca anahtarıdır. İlk olarak soygun sahnesi ile başlaması, sonrasında hikayenin nasıl buraya geldiğinin anlatılması ve final olarak soygun sonrasın son derece akıcı bir şekilde seyirciye aktarılmaktadır. Kısaca ilk dakikasından son dakikasına kadar sıkılmadan izleyebileceğiniz filmlerden biridir.
Bu iyi hikaye ile John Travolta, Hugh Jackman, Halle Barry, Don Cheadle ve Vinnie Jones gibi isimlerden oluşan oyuncu kadrosunun buluşması filmi benzerlerinden bir kaç adım öne çıkarmaktadır. Öncelikle John Travolta'yı pek çok farklı rolde görmüş olsak da bu adama kötü roller çok daha fazla yakışıyor düşüncesindeyim. Amacı uğruna her şeyi gözü almış, duygusuz ve vatanseverlik adına toplumun iyiliği için insanları gözden çıkarabilecek Gabriel karakterine mükemmel bir şekilde hayat vermiştir kendisi. Diğer taraftan Hugh Jackman'ı ise bu zamana kadar alışmış olduğumuz sert tavrından çok farklı bir şekilde izleyeceğiz. Genelde Wolverine ile özdeşleşen Hugh Jackman'ı bu filmde aksiyon adamı olarak değil de az çok pısırık diyebileceğimiz bir bilgisayar korsanı olarak izleyeceğiz. Alışılmadık olsa da bu rolün de kendisine yakıştığını belirtmeliyim. Tüm bunlara Halle Barry'nin güzelliğinin de eklenmesi ile oyuncu kadrosu tamamlanmıştır. Ancak Halle Barry'nin sadece cinsel bir obje olarak gösterilmesi beni fazlaca rahatsız etmiştir. Bence, bu kadar iyi bir oyuncunun bu kadar boş bir şekilde kullanılması, filmle ilgili söyleyebileceğim olumsuz görüşlerin başında gelmektedir. Don Cheadle ve Vinnie Jones'un tamamlayıcı rollerde iyi iş çıkardıklarını ve filme ayrı bir hava katmış olduklarını belirtmeden geçemeyeceğim.
Sonuç olarak mutlaka izlemeniz gereken filmlerden biridir. Şiddetle tavsiye ederim.
Fragman
0 yorum :
Yorum Gönder