Efsaneye yakışacak kalitede mükemmel bir film. Serinin 11.filmi...
Mr Spock, Kaptan Kirk, ışınla bizi Scotty, Atılgan ve güç kalkanları. Bunların hepsi, hayatımıza 1970'li yıllarda Uzay Yolu dizisi ile girdi. Hemen hemen Türk izleyicisinin izlediği ilk dizilerden biri olan ve bu sebeple de belli bir yaşın üzerindeki izleyiciler için ayrı bir yeri olan dizidir.
Diziden sonra 1979 yılında başlamak üzere 2009 yılında vizyona girmiş olan bu filme kadar on tane de film çekilmiştir. 2009 yılında vizyona giren Uzay Yolu filmi, bu serinin onbirinci filmidir.
Yönetmen koltuğunda, tüm Dünyada fenomen haline gelmiş olan Lost dizisinin yaratıcısı J.J. Abrams yer oturmaktadır. Filmin senaryosunu ise J.J. Abrams'ın Fringe dizisinde beraber çalıştığı Roberto Orci ve Alex Kurtzman ikilisi yazmıştır.
Bu film ile Uzay Yolu efsanesi baştan ele alınmaktadır. Efsanevi Atılgan ( USS Enterprise ) ekibinin gençlik yıllarına ve onların eğitim sürecine şahit olacağız. Sonrasında ise bu ekibin nasıl bir araya geldiklerini, önceki filmlere yapılan mükemmel göndermeler ile izleme şansını yakalayacağız.
Kısaca konudan bahsetmek gerekirse; Kirk ( Chris Pine ), başına buyruk, asi ve kavgacı bir gençtir. Ancak kendisinin babası, bir uzay gemisinin sadece 12 dakika kaptanlığını yapmış ve yaklaşık sekiz yüz kişinin hayatını kurtarmış bir efsanedir. Aslında Kirk'te de aynı cesaret ve yetenek mevcuttur ancak bunu kullanmamaktadır. Bir gün Kaptan Pike ( Bruce Greenwood ), Kirk'e babasının hikayesini anlatır ve onun bir uzay gemisinde görev alabilmesi için gerekli eğitim programı olan Yıldız Filosu Akademisine girmeye ikna eder. Burada ileride efsane olacakları ekip arkadaşları Spock ( Zachary Quinto ), Scotty ( Simon Pegg ), Sulu ( John Cho ), Dr Bones ( Karl Urban ) ve Uhuru ( Zoe Saldana ) gibi isimlerle tanışır. Eğitim biter ve Kirk ve arkadaşları Kaptan Pike'ın Atılgan gemisinde göreve başlarlar. Ancak bu ilk görevde karşılarına tüm galaksiyi tehdit eden ve zamanda yolculuk yapabilen Romulan'lı Nero'nun ( Eric Bana ) çıkmasıyla işler karışacaktır. Kaptan Pike'ın da ölmesiyle işler Kirk ve ekibine kalacaktır.
Filmin hikayesinin, önceki filmlere duyulan saygıyla yeniden ele alınması ve tüm ekibin gençlik yılları ile başlaması bu filmin başarısındaki başlıca anahtardır. Ayrıca hikayenin bu şekilde baştan ele alınması, önceki filmleri hiç izlememiş olan sinemaseverlerin de bu filmden ayrı bir zevk almasını sağlamıştır. Yani kısaca hem yeni izleyiciye hem de eski fanatiklere hitap eden bir film meydana getirilmiştir. Diğer taraftan saygıdan bahsediyorum çünkü eski filmler ve diziye yapılan göndermeler, hikaye bütünlüğünü bozmadan eski Mr. Spock olan Leonard Nimoy'un kısa bir süre de olsa filmde yer alması bu saygının en büyük göstergesidir. Diğer taraftan hikayenin başarılı işlenişi ve olayların gelişimi o kadar yerli yerinde ve dozunda bizlere sunulmaktadır ki filmden bir an bile sıkılmak mümkün değildir. Başlarda hikayenin işlenmesi ve karakterlerin aklımızda tam olarak oturması için ( ki bu daha ziyade yeni seyirciler için yapılmıştır ) filmin ağır gitmesi ve sonlara doğru aksiyon dozunun giderek artması da filmin başarısındaki diğer bir faktördür.
Filmin genç oyuncu kadrosunda yer alan isimlerin, kendi karakterlerine çok yakıştığını belirtmek isterim. Chris Pine'ın Kirk karakterine, Zoe Saldana'nın Uhuru karakterine, Zachary Quinto'nun Spock karakterine çok yakıştığını rahatlıkla söyleyebilirim. Ancak gönül ister ki Karl Urban'ın daha aktif bir rolde görev alsın. Ama yine de cevval doktor Bones rolünün de Karl Urban'a yakıştığını belirtmeliyim.
Diğer taraftan bilim-kurgu filmlerinin olmazsa olmazı görsel efektler konusunda da günümüz teknolojisinin tüm nimetlerinden yararlanıldığını söylemeliyim. Özellikle görsel efektlerin, geçmişte kalan filmler ve dizi ile kurulan duygusal bağı zedelemeyecek şekilde gerçekçi olması ve filmin bu yapısını bozmaması gerekir düşüncesindeyim. Ve film bu yönü ile de benden geçer not almış durumdadır.
0 yorum :
Yorum Gönder