Marsta fantastik bir macera!!
Mars veya Merih diğer adıyla Kızıl Gezegen, insanoğlunun evrende yalnız mıyız sorusunun şu son yıllarda merkezinde yer almaktadır. Zira Mars gezegeni pek çok özelliği sebebiyle Dünya ile benzerlikler göstermektedir. Üzerinde sıvı su ve yaşam barındırma ihtimali sebebiyle pek çok bilimsel araştırmaya, filme ve diziye de konu olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.
John Carter filminde ise Mars yani Barsoom gezegeni bildiğimizin aksine yaşamın olmadığı bir gezegen değildir. Filmin hikayesinde Zodanga ırkının tüm Mars gezegenini istila etmesi anlatılmaktadır. Zodanga ırkına karşı en büyük direnci gösteren şehir ise Helium'dur. John Carter ise kendisini bir anda bu savaşın tam ortasında Barsoom gezegeninin kurtarıcısı olarak bulacaktır. Ancak hikaye buraya nasıl gelmiştir. Kısaca anlatmak gerekir.
Hikayemiz 1881 yılında başlamaktadır. Amerikan Kızılderili Savaşlarında, Amerikan ordusunda süvari Yüzbaşı John Carter ( Taylor Kitsch ), savaşın anlamsızlığından dolayı bu görevinden ayrılmıştır. Kendisini arkeolojik kazılara ve define avcılığına vermiştir. 1881 yılında ölmüş olması sebebiyle tüm servetinin idaresini kız kardeşinin oğluna yani yeğenine bırakmıştır. Yeğen, dayısının şahsi günlüğünü okumasıyla hikaye başlar. 13 yıl öncesinde John Carter, altın dolu bir mağaranın izini sürmektedir. Şans eseri, süvarilerden kaçarken bu mağarayı bulur. Ancak bulduğu mağara kendisini Mars gezegenine taşıyacak olan bir geçit kapısıdır. Bir anda kendisini Mars'ta bulan John Carter, burada büyük bir iç savaş yaşandığına şahit olacaktır. Zira Zodanga ırkının lideri Sab Than ( Dominic West ) aldığı gizemli yardım ile tüm Mars / Barsoom Gezegenini istila etmeye başlamıştır. John Carter ise bu savaş esnasında kendisini Helium prensesi Dejah Thoris ( Lynn Collins ) ile işbirliği yaparken bulur. Dünyaya geri dönme çabasında olan John Carter ister istemez bu savaşa dahil olmak ve kendisini Dünyaya dönüşte yardımcı olmaya söz vermiş olan prensese Mars savaşında destek olmak zorunda kalacaktır.
Filmin hikayesinin Edgar Rice Burroughs’ın "A Princess Of Mars" isimli bilim-kurgu romanından uyarlandığını belirterek film ile ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak isterim.
Hikaye ve görsel efektler bakımında son derece başarılı bir film ile karşı karşıyayız. Hikayenin kurgulanması ve ilerleyişi son derece başarılıdır. Hikayenin geçtiği Mars/Barsoom Gezegeni ve bu gezegende yer alan şehirler, kullanılan araçlar ve farklı ırklar gayet güzel bir şekilde tasarlanmıştır. Sonuç olarak görsel açıdan teknolojinin tüm nimetlerinden yararlanılmıştır.
Hikaye ve görselliğin yanında başarılı oyuncu kadrosu da filmin önemli artıları arasındadır. Taylor Kitsch, Bryan Cranston, Ciarán Hinds, Lynn Collins ve Willem Dafoe gibi önemli isimlerden oluşan oyuncu kadrosu ile son derece doyurucu bir film olmuştur.
Film için söyleyebileceğim en önemli şey ise kesinlikle mükemmel finalidir. Genel olarak beğenilecek bir film olsa da filmin etkisini katlayan en önemli unsur, filmin finalidir. İzlediğinizde ne demek istediğimi rahatlıklar anlayacaksınız.
Bir iki ufak mantık hatası olsa da bu mantık hataları filmin izlenebilirliğini pek fazla etkilemediği düşüncesindeyim. Genel olarak gayet başarılı olan bu fantastik macera filmini bu zamana kadar izlemediyseniz izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
0 yorum :
Yorum Gönder