Yönetmen koltuğuna Christopher Nolan’ın oturduğu The Prestige, 19.yüzyıl sonlarında Londra’da geçmektedir. Hikayeye göre Robert Angier ( Hugh Jackman ), Angier’ın eşi Julia McCullough ( Piper Perabo ) ve Alfred Borden ( Christian Bale ) yakın arkadaştırlar ve bir sihirbazın sahne gösterilerinde asistan olarak görev yapmaktadırlar. Sihirbazın sahne gösterileri başarılı geçmektedir ve salonu doldurmaktadır. Yine bir gösteri esnasında hiç hesapta yokken bir kaza yaşanır ve Angier’ın eşi Julia hayatını kaybeder. Onun ölümünden Alfred’i sorumlu tutan Angier ile Alfred arasında amansız bir mücadele başlar. Yanında çalıştıkları sihirbaz ile ikisi de yollarını ayırır ve kendi özel gösterilerini yapmaya başlarlar. Angier’ın Alfred'e büyük sürprizleri vardır ve bu doğrultuda onun şahsi gösterilerine sızar. İlerleyen zamanda iki ayrı rakip olan Angier ve Alfred birbirlerinin sırlarını ortaya çıkarmak için amansız bir mücadeleye girişirler. Hatta Angier, Alfred’in büyük numarasının sırrını çözemez ve benzer bir gösteri için Nicola Tesla’ya başvurur.
İnanılmaz senaryosu, akıl almaz oyunculuklarıyla tam bir başyapıt olarak adlandırılabilecek olan The Prestige, Christopher Nolan dehasının deyim yerindeyse ete kemiğe bürünmüş hali. Film içerisinde birçok defa şaşırma ünlemlerini, halk arasında ‘dumur olmak’ olarak adlandırılan eylemi birçok defa yaşayacağınızı garanti edebilirim. Hikaye zaten başlar başlamaz sizi içine çekiyor. Edison ve Nikola Tesla’nın film içerisinde yer alması benim gibi Tesla’ya meraklı birisi için ayrı bir artı oldu. Bana izlediğin en güzel 3 film hangisi diye sorsalar, The Prestige kesinlikle bunlardan birisi olurdu. Konu, kurgu ve oyunculuklarla birleşerek kesinlikle, bana göre her sahnede ''Dikkatli bakıyor musunuz?'' sorusuna cevap verebilecek şekilde izlenmesi gereken bir film.
0 yorum :
Yorum Gönder