Ölmekten korkmuyorum; zaten bir kere öldüm.
Hugh Glass ismini belki de Alejandro G. Iñárritu'nun yönetmenliğini yaptığı "The Revenant - Diriliş" filmine kadar duymamış olabilirsiniz. Biraz araştırma yaptığınızda Hugh Glass'ın 19.yüzyılın başlarında yaşamış olan bir dağ adamı olduğunu öğreneceksiniz. İşte The Revenant - Diriliş filmi de Hugh Glass'ın başından geçmiş gerçek bir hikayeden esinlenmiştir. Tabi ki bu gerçek hikaye, seyirciyi etkilemek adına bir iki ekleme ile beyazperdeye aktarılmıştır.
Neyse gelelim filmimizin konusuna. Filmin hikayesi 1823 yılında geçmekte. Hugh Glass ( Leonardo DiCaprio ), kürkleri için hayvanları avlayan bir kuruluşta çalışan deneyimli bir dağ adamı ve avcıdır. Ancak Hugh Glass ve arkadaşlarının avlandıkları çevrede hem kızılderililer hem de Fransız birlikleri kol gezmektedir. Bir gün kızılderililerin baskınına uğrayan Hugh Glass ve arkadaşları hayatlarını zor kurtarırlar. Avladıkları hayvanlardan elde ettikleri kürkleri saklayarak kaçmaya başlayan ekip peşlerindeki kızılderililerden şimdilik kurtulmuşlardır. Ancak 30 kişilik avcı ekibinden sadece 12 kişi, kızılderili saldırısından sağ kurtulmuştur. Bu kaçış esnasında büyük bir boz ayının saldırısına maruz kalan Hugh Glass, ölümcül şekilde yaralanır. Ekip, Glass'ı arkada bırakmak istemez. Ancak Glass yüzünden yavaşlamak zorunda kalan ekip, kızılderililer tarafından yakalanmaktan da korkmaktadırlar. Para karşılığında üç kişi Glass ile geride kalır. Diğerleri gidip yardım getirecektir. Parayı alıp sıvışmanın derdinde olan John Fitzgerald ( Tom Hardy ), Glass'ın oğlunu öldürür ve Glass'ı da ölüme terk eder. Ölümcül yaralarına rağmen hayata tutunmayı başaran Glass, artık tek bir şey için yaşamaktadır: intikam.
Son derece etkileyici bir girişle başlayan film, daha bu ilk sahne ile birlikte izleyiciyi kendisine bağlamayı başarmaktadır. Kızılderili baskını o kadar gerçekçi ve etkileyici bir şekilde kurgulanmış ki gözlerinizi ayıramadan filmi izlemeye başlıyorsunuz. Sonrasında kısa bir kaçışın ardından belki de sinema tarihinin en muhteşem hayvan saldırısına tanık oluyorsunuz. Ve film, asıl bu andan itibaren başlıyor. İşten bu andan itibaren hayatta kalma içgüdüsünün ne kadar kuvvetli ve vazgeçilemez bir duygu olduğunu izlemeye başlıyoruz. Bu duygu o kadar etkileyici bir şekilde anlatılıyor ki bir noktadan sonra intikam almak sizler için bir şey ifade etmiyor, önemli olan tek şey hayatta kalmak diye düşünmeye başlıyorsunuz. Tüm bu etkileyici hikayesine ilaveten gerçek mekanlarda, zorlu hava koşullarında çekilmiş olması da izleyicinin filmle ve Hugh Glass ile daha gerçekçi bir bağ kurmasında yardımcı oluyor. Ve tabi ki Leonardo DiCaprio'nun efsanevi performansı ile tüm taşlar yerine oturuyor ve ortaya muhteşem bir film çıkıyor.
Hayatta kalma kısmı ile ilgili bazı mantık hatalarının olması, film süresinin biraz uzun olması ve anlatımın zaman zaman sıkıcılığa yenik düşmesi ise filmle ilgili söyleyebileceğim bir kaç olumsuz şeyin başında gelmektedir.
Sonuç olarak sağlam hikayesi, muhteşem görselliği ve Leonardo DiCaprio'nun Oscar kazanan performansı ile son zamanların en etkileyici filmlerinden biri olan "The Revenant - Diriliş" filmini mutlaka izlemelisiniz.
0 yorum :
Yorum Gönder