Marvel sinematik evreni, her sene vizyona giren filmlerle ve bu filmlerde anlatılan yeni karakterlerle genişlemeye devam ediyor. İşte sinematik evrene eklenen son halka, Marvel dünyasının farklı bir boyutunu anlatan Dr. Strange filmi.
Genel olarak Dr. Strange karakterini sinemaya uyarlamak hem zor hem de riskli bir iş olduğunu düşünüyorum. Zira hikaye olarak astral seyahat, büyü, telekinezi, farklı boyutlar ve evrenler, ışınlanma gibi aşırı fantastik unsurlara dayanan Dr. Strange karakterini çizgi romandan alıp sinemaya taşıdığınızda, bu fantastik unsurları da doğru şekilde kurgulamanız ve kendi içinde tutarlı bir hikaye ile izleyiciye sunmanız gerekmekte. Ancak baştan söylemeliyim ki genellikle korku-gerilim filmlerinin yönetmenliğini yapmış olan Scott Derrickson, belki de en iyi Marvel filmlerinden birine imza atmış durumda.
Neyse lafı fazla uzatmadan gelelim filmin konusuna. Bencilliği ve kibri ile tanınan Dr. Stephen Strange, dünyanın önde gelen beyin ve omurilik cerrahıdır. Dünyanın kendi etrafında döndüğünü düşünen Dr. Strange'in hayatı, geçirdiği bir trafik kazasıyla alt üst olacaktır. Zira bu kaza sonrasında ellerindeki sinirlerin büyük hasar görmesi sebebiyle artık mesleğini yapamaz duruma gelmiştir. Denediği tüm tedaviler sonuçsuz kalınca hem fiziksel hem de zihinsel olarak çöküntü yaşayan Dr. Stephen Strange, çareyi daha önce tedavisini reddettiği bir hastada bulacaktır. Zira iyileşmesi imkansız bir omurilik rahatsızlığını yenen bu adam, Dr. Strange'e yeni bir umut ışığı olacaktır. Bu adam çarenin kaynağının Tibet'te olduğunu söyler. Çaresiz olan Dr. Strange, son parasıyla Tibet'in yolunu tutar. Burada karşılaştığı The Ancient One ( Kadim Kişi olarak çevirlmiştir ), Dr. Strange'e mistik dünyaların kapılarını açacak ve sonrasında O'nun yepyeni bir karaktere bürünüp hayatının değişmesine yardımcı olacaktır.
Marvel evreninin mistik boyutunu anlatan film, aslında klasik olmuş bir değişim hikayesi üzerine inşa edilmiştir. Bir taraftan Dr. Strange'in değişimini izlerken diğer yandan da büyücülerin mistik dünyasına giriş yapmış olduğumuz film, sade ve yalın anlatımıyla izleyiciye eğlenceli dakikalar vaat etmektedir. Kısacası Dr. Strange'in hikayesine son derece sadık kalınarak ( bir iki ufak değişiklik dışında; örneğin The Ancient One'ın erkek değil de bayan olması gibi ) çekilen bu giriş filmi, hikaye olarak gayet başarılı bir iş çıkarmıştır. Dr. Strange'in gerçeği kabullenişi, eğitimi ve sonrasında yaşadığı dönüşüm gerçekten de sağlam bir kurgu içinde izleyicilere aktarılmıştır. Tüm bunlar yaşanırken devam filmlerinin de yolunu yapan film, Baron von Mordo'nun yaşadıklarını ve sahip olduğu inancın yıkılışının temellerini de atmaktadır.
Ancak sağlam hikayesine rağmen filmin izleyici üzerindeki etkisini arttıran başlıca unsurların şüphesiz mükemmel oyuncu tercihleri ve akılları zorlayan görsel efektleri olduğunu belirtmek isterim.
Benedict Cumberbatch'ın, bencil ve kibirli bir doktordan dünyayı önemsemeye başlayan bir büyücüye dönüşen Doctor Strange için mükemmel bir tercih olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. İlerleyen filmlerde kötü tarafa geçecek olan Mordo rolünde Chiwetel Ejiofor'un role yakıştığını düşünüyorum. Diğer taraftan Mads Mikkelsen'in, Kaecilius karakteriyle süper kahraman filmlerinin olmazsa olmazı olan kötü adam karakterinin hakkını fazlasıyla vermiştir. Ancak yine de filmi farklı bir seviyeye taşıyan karakterin Tilda Swinton tarafından canlandırılan The Ancient One olduğunu belirtmek isterim. Zira Tilda Swinton, The Ancient One karakteriyle eşsiz bir performansa imza atmıştır.
Hayal gücünün sınırlarını zorlayan görsel efektleri ile film, bu konuda çıtayı çok yukarılara çıkarmıştır. İlk kez Christopher Nolan'ın Inseption filminde izlediğimiz zaman ve mekan kırılmalarını farklı bir görsel seviyeye taşıyan film, şimdiden En İyi Görsel Efekt dalında Oscar'a göz kırpmaktadır. Özellikle filmin ortalarında Londra'da yaşanan savaş sahnesi ve finale doğru izlediğimiz Hong Kong'taki zamanın geri alınması sahnesi uzun yıllar sinemaseverlerin aklında yer edinecek gibi.
Hayal gücünün sınırlarını zorlayan görsel efektleri ile film, bu konuda çıtayı çok yukarılara çıkarmıştır. İlk kez Christopher Nolan'ın Inseption filminde izlediğimiz zaman ve mekan kırılmalarını farklı bir görsel seviyeye taşıyan film, şimdiden En İyi Görsel Efekt dalında Oscar'a göz kırpmaktadır. Özellikle filmin ortalarında Londra'da yaşanan savaş sahnesi ve finale doğru izlediğimiz Hong Kong'taki zamanın geri alınması sahnesi uzun yıllar sinemaseverlerin aklında yer edinecek gibi.
Kısacası sağlam karakterleri, çığır açan görsel efektleri ve Marvel dünyasına getirdiği farklı bakış açısıyla mutlaka izlenmesi gereken filmlerden biridir. Vereceğiniz paraya bakmadan IMAX 3D farkıyla sinemada izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
0 yorum :
Yorum Gönder