1964 yılında vizyona giren Pembe Panter serisinin ikinci filmi olan "Karanlıkta Bir Çığlık" filminin üzerinden yaklaşık olarak on yıl geçmiş olsa da Komiser Clouseau'nun maceraları kaldığı yerden tüm hızıyla devam ediyor.
Lugaş kraliyetinin en önemli simgesi olan meşhur "Pembe Panter Elması" kraliyet müzesinden çalınır. Toplanan tüm deliller, bu soygunun arkasında Sir Charles Litton'ın nam-ı diğer Phantom'un ( Hayalet ) olduğunu göstermektedir. Lugaş Şah'ı bu olayın çözülmesi için bizzat Komiser Clouseau'nun görevlendirilmesini Fransız Polis teşkilatından rica eder. Komiser Clouseau, olayı araştırmaya başlar. Ancak hiç umulmadık bir şekilde Sir Charles Litton'ın bu olayla hiç bir ilgisi bulunmamaktadır. Kendi adını temize çıkarmak isteyen Sir Charles Litton da gerçek hırsızı aramaya başlar. Sir Litton olayı araştırırken güzel karısı Claudine'ni de sakar dedektif Komiser Clouseau'yu ayak altından çekmekle görevlendirir. Sir Litton, Lugaş'ta gerçek hırsızı kovalarken Komiser Clouseau da Claudine'nin peşinden İsviçre'nin yolunu tutar.
Pembe Panter serisinin belki de en eğlenceli ve komik filmi olduğunu söylersem yanlış söylemiş olmam herhalde. Aradan geçen onca zamana rağmen film, özünden bir şey kaybetmemiştir. Polis Şefi Dreyfus'un Clouseau'ya olan takıntısı, Komiser Clouseau'nun yardımcısı Cato ile olan ilginç ilişkisi, Sir Charles Litton'ın olayı araştırması ve Komiser Clouseau'nun sakarlıkları gayet başarılı bir şekilde harmanlanmıştır. Belirtmiş olduğum üzere serinin en çok güldüğüm ve benim en çok sevdiğim filmidir. Özellikle Komiser Clouseau'nun Sir Charles Litton'ın evine telefon şirketinden geliyormuş gibi gittiği sahnede ve İsviçre'de otel odasındaki sahnelerde çok güldüğümü söylemeden geçemeyeceğim. Her ne kadar hikaye oldubittiye gelmiş bir şekilde sonuçlanmış olsa da film, gayet eğlencelidir.
Sonuç olarak boş vakitte izlenebilir bir film olduğunu düşünüyorum. İzleyin, pişman olmazsınız.
0 yorum :
Yorum Gönder