Normal bir adam sevdiği kadını kurtarmak için imkansızı başarır ama benim kocam normal bir adam değil.
Soylu bir İngiliz lordunun oğlu olan ve ailesinin ölümü üzerine ormanda maymunlar tarafından büyütülen John Clayton/Lord Greystoke/Tarzan'ın hikayesinin başlangıcından bu yana tam 104 yıl geçmiş. Amerikalı yazar Edgar Rice Burroughs tarafından 1912 yılında yaratılmış olan Tarzan, bu zamana kadar pek çok romana, kitaba, radyo temsiline, dizi ve filme konu olmuştur.
İşte Tarzan hikayesinin şimdilik son filmi olan "The Legend of Tarzan - Tarzan Efsanesi" filminde Tarzan'ı İsveçli oyuncu Alexander Skarsgård canlandırmakta. Yönetmen koltuğunda ise son dört Harry Potter filmini yönetmiş olan David Yates oturmakta.
Gelelim filmimizin konusuna. Greystoke Lordu John Clayton nam-ı diğer Tarzan, sevdiği kadın Jane ( Margot Robbie ) ile evlenmiş ve Londra'da yaşamaya başlamıştır. Medeniyetteki halinden ve yaşantısından son derece memnun olan John, İngiliz hükumeti tarafından Belçika'nın Kongo'daki sömürgecilik faaliyetleri ile ilgili ticari ateşe olarak görevlendirilir. Bu arada Belçika kralı Leopold, tüm servetini Kongo'nun sömürülmesi için harcamıştır ve kral artık sıfırı tüketmek üzeredir. Belçika Kralı’nın Kongo'daki tüm işlerinin başında olan elçisi Leon Rom ( Christoph Waltz ) ise bir yandan yerli halkı köleleştirmek çabası içindeyken diğer yandan da Kongo'nun elmaslarını ele geçirip paralı ordu kurmanın derdindedir. Elmasları ele geçirmenin yolu ise kabile reisi Şef Mbonga'dan ( Djimon Hounsou ) geçmektedir. Şef Mbonga'nın Leon Rom'dan tek isteği vardır; o da Tarzan'ı kendisine teslim etmesi. Leon Rom, kurduğu planla Tarzan'ı ele geçiremez; ancak Jane elindedir. Fakat Leon Rom, kimi karşısına aldığının farkına acı bir şekilde varacaktır.
Her ne kadar filmde, Tarzan hikayesinden ziyade Kongo'nun sömürgeciliğe karşı vermiş olduğu mücadele anlatılıyor olsa da filmin hikayesini genel olarak beğendiğimi belirtmek isterim. Etkileyici bir girişle izleyicileri karşılayan film, geçmişe yaptığı göndermelerle hikayeyi derinleştirmeyi başarıyor. Ağır başlayan film giderek hızlanan ve finalde tavan yapan bir hikaye kurgusuna sahip. Ancak finalinin bu kalitedeki bir yapıma göre basit ve baştan savma olduğunu, dolayısıyla filmin finalini beğenmediğimi belirtmek isterim.
Dozunda ve yerinde kullanılan görsel efektleri, kostümleri, müzikleri ve dış mekan tasarımları gerçekten de çok başarılı. Teknik açıdan mükemmele yakın bir iş çıkarıldığı ortada.
Tüm bunlara ilaveten Alexander Skarsgård'ın Tarzan rolüne yakıştığını rahatlıkla söyleyebilirim. Ayrıca kendisinin, rol arkadaşı Margot Robbie ile olan uyumunun, filmi bir kaç adım ileri taşıdığını düşünüyorum.
Gelelim filmin beğenmediğim yanlarına. Öncelikle film, kötü adamın kimin olacağı hususuna tam olarak karar verememiştir. Zira Djimon Hounsou tarafından canlandırılan Şef Mbonga ve Christoph Waltz tarafından canlandırılan Leon Rom arasında gidip gelen baş kötü adam seçimi bir türlü netleştirilemediğinden, film bu açıdan çok bocalamaktadır. Genel olarak Şef Mbonga'nın intikamı ön planda tutulmuş gibi olsa da Tarzan ve Şef Mbonga karşılaşmasının oldu bittiye getirilmesi; Christoph Waltz'un belki de hikayeden kaynaklanan düşük performansı sebebiyle film, kötü adam açısından istenileni verememiştir düşüncesindeyim. Tüm bunlara ilaveten yine Amerikalıların ve İngilizlerin iyi adam rolünü üstlenmeleri de artık kabak tadı verdiğini de belirtmeden edemeyeceğim.
Sonuç olarak izlenmeye değer bir film olduğunu düşünüyorum. Biraz farklı tarzda bir Tarzan izlemek istiyorsanız bu film tam da size göre. İzleyin; pişman olmazsınız.
0 yorum :
Yorum Gönder